MEHMET TAŞTEKİN YAZDI : DOKTOR GİBİ
Ölü sevici bir Millet olduğumuz gerçeği nedense hiç değişmiyor. Yaşarken veya zamanında değer vermediğimiz veya değerini anlayamadığımız birilerinin gerçek değerini ancak onu kaybettiğimizde iyi anlamaktayız. Fakat bu günah çıkartmanın ve geç farketmenin hiç kimseye de bir faydası dokunmamaktadır. Yahut ta o günün bizlere algılatılan şartları içerisinde gözümüzde büyüttüğümüz birilerine ise hak etmediği kadar değer verildiğine de zaman zaman şahitlik etmekteyiz. İbret alınmadığı için de tarih maalesef ki; hep tekerrür edip durmaktadır.
Bunlardan birisi olan ve kendisinden yeteri kadar istifade edilemeyen bir bilim ve siyaset adamından bahsedeceğim. Bahsedeceğim kişi Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır. Elbette ki O da her kul gibi kusursuz değildi ama; yaşadığı dönemin şartları içerisinde toplumun ahlaken kalkınması ve Vatanın her bölgesini gözeten kalkınma ve sanayisel gelişmesi için eline geçirdiği her fırsatı değerlendirmeye çalışan (bugün gurur duyduğumuz İHA, SİHA vb. projeleri için de öğrencisi Özdemir Bayraktar Bey’e de teknik açıdan büyük destek olan) ağır sanayinin tasarımcısı, bilim ve siyaset insanının bir hatırasıyla sizleri baş başa bırakacağım.
Seçim çalışması yapmış, küfür, hakaret, aşağılama ve terslemelere muhatap olmuş olan bir grup, Erbakan Hoca’yı ziyarete gelirler. Sözcüleri şöyle der: “Hocam biz doğruları söylüyoruz, bunlar ise anlamıyorlar. Anlamadıkları gibi hakaret ve küfür ile de bize saldırıyorlar. Hocam bunlara değmez. Bırakalım zam, zulüm ve işkence ile bu iktidarın idaresinde kalsınlar. Bunlar için çalışmaya değmez!” der.
Hoca biraz kızarak cevap verir: “Bana bakın yahu! Bir DOKTOR hastasına ilaçları reddediyor, tedavi kurallarına uymuyor diye kızabilir mi? Tedaviyi kesebilir mi?
Halk nice zamandır hasta edilmiş, ilaçlar da kendilerine zarar diye öğretilmiş durumdadır. Kızmak yok, dönmek yok, çalışmaya devam. Hadi bakalım! Kalkınız ve tekrar baştan anlatmaya başlayın ve devam edin!” diyen bir eylem ve dava adamından bahsediyoruz.
“İnanmışsanız, üstünsünüz” emrini doğru anlayıp, doğru yorumlayan, kişilerin zaferden sorumlu olmadıklarını, seferden sorumlu olduklarını bildiği için de “Siyonizmin gerçek hedeflerini en iyi ve anlaşılır bir şekilde anlatmaya ve öğretmeye çalışan” ve bunu yaşadığı dönemin çok zor şartları içerisinde ve bütün zorluklara rağmen anlatan Erbakan Hoca’dan bahsediyoruz. Bahsettiğimiz kişi; Küresel güçlerin “Müslümanları Kurandan uzaklaştırın, sonra bölüp, parçalayıp yutun” teorileri ve hedeflerini de yine gerektiğonde kuş dili terimlerle anlatmaya çalışan gerçek bir aydın ve bir avuç vatan evladından birisi olan Milli Görüşün Efsanevi Lideri Erbakan Hoca’dır.
Bu Vatana sevdası olan bütün dava adamlarının mekanları Cennet Olsun.
Anlatmak ile anlamak farklı şeylerdir. Gerek dün ben şurdaydım veya böyleydim diyerek ve gerekse de çıraklığıyla kalfalığını ben yaptım diyerek veya kendi kapasitesi ölçüsünde kişinin yolundan gittiğini zannederek sözünü edenlerin özellikle de “dünkü o günlerini” bugünlerine sermaye yapanların Siyonizmi ve hedeflerini iliklerine işleyecek kadar anlamaya çalışmaları gerektiğini hatta anlamakta yetmez, anladıktan sonra da Mümin ferasetiyle davranarak çalışmaları gerektiğini (Kaderinde Türk, tercihinde de Müslüman olan bir kardeşleri olarak) hatırlatmak isterim. Ağa da olsak, paşa da olsak, bey de olsak, bugün için ulaşılamaz birileri de olsak her nefse ölüm de var, hesap günü de var. “Her nefis takatının yettiği kadarından sorumludur.” unutmayalım.
Asr suresiyle de yazıyı sonlandırıyoruz: Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Asra yemin olsun ki; insan mutlaka ziyandadır. Ancak; iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır (bunun dışındadır.)
Selam ve dua ile.