MEHMET TAŞTEKİN : DUYGUSAL AÇLIK
Toplumun bugün itibariyle en temel bir sorunu üzerinde duracağım.
İslam kadını saygıdeğer bir varlık olarak görür ve ailenin temel direği olduğunu kabul eder. İslamiyet gelmeden önce kadın değersiz kabul edilirdi. Diri diri toprağa gömülür ve sadece erkeklerin hizmetkarı olarak kabul edilirdi. Hint ve Hatice Validemiz gibi soylu ailelerin temsilcisi konumunda olan istisna kadınlar da vardı elbette.
Bugün çok mu farklı. Müslümanlar, Allah’ın kitabından uzaklaştıkça Ebu Cehil gibi inanıp yaşamaya başladılar. Çünkü İslam dini ve Sevgili Peygamberimiz kadının duygusallığına vurgu yapar. Şahitlik mevzuu bunun en açık delilidir.
Peygamberimiz eş ve çocuklarıyla oyun oynar. Şakalar yapardı, Duygusal açlık hissettirmezdi onlara.
Kadın kocasına yüreği ile tutunur. Duyguları ile beslenir. Duyguları ile eşine yönlenir ve duyguları ile eşine sahip çıkmaya çalışır.
Kadın kocası tarafından duygusal olarak beslenmeyince de duygusal açlık çekmeye başlar.
Aç midenin ihtiyacı nasıl ki gıda ise, kadının ruhsal açlığının ihtiyacı da kocasının ona mimikleriyle, şakalarıyla, onu fark ettiğini hissettiren duygu dolu sözleri ve davranışlarıdır. Duygusal açlık çektire çektire sonra da kadını suçladık; sen nasıl bir kadınsın ya da sen nasıl bir annesin ki diye.
Duygusuzluk ile ciddiyet aynı şey değildir. Anadolu erkeği çalışkandır, doğru. Ama duygularını karşıya doğru hissettiremediği sürece, eşine duygu yüklemesi yapamadığı sürece Türk aile yapısı daha çok zarar görecek demektir. Aile biterse de o toplumdan hayır beklemeyiniz.
Robotlara bilgi yüklerseniz her şeyi bilir, iş te yapar ama duygusu yoktur. Erkeğimizi yanlış dini telkinlerle ciddi yapıyoruz diye duygusuzlaştırdık. Kitle iletişim araçlarıyla aile hayatına dinamitler koyduk.
Gele gele narsist insanlar meydana getirdik. Duygusuz, saldırgan, hırçın. Duvar gibi duygusuz, sadece ekmek getirmeyi ve onun karnını doyurmayı yeterli gören narsist insanlar olduk çıktık.
Sonucunda da evlilikler gele gele 5 dk.lık biyolojik ve kimyasal tatmin aracına dönüştürüldü.
Çekilen duygusal açlıklar da toplumsal çöküşü hızlandırdı.
Vallahi, billahi biz Kurandan uzaklaştıkça, Peygamber efendimizin ahlakını ve yaşantısını doğru anlamadıkça, kadını eşya ve sadece hizmetçi gördükçe, erkeğini robotlastırdıkca iktidarlarımız liyakatı parti sempatizanlığı olarak gördükçe; ne aile kalır ve ne toplum kalır, ne de bereket kalır.
Şeytana ve yandaşlarına hizmet eder, insanımızın hem Dünyasını ve hem de Ahiretini ancak mahvederiz.